Uzun zamandır bulunmadığım bu blog camiasında biraz hamlamışım. Yoksa bir şey yazmalıyım ama ne diye düşünmezdim :) Tam bir şeyleri yazmaya başlayıp çok içime sinmezken anı yaşmak lazım dedim birden bire ve defterimin yan sayfasına (Evet önce deftere yazıp sonra bilgisayara aktarıyorum direkt bilgisayara yazmak ifadeleri köreltiyor çünkü ) geçip Allah ne izin verdiyse sizinle paylaşıyor olacağım. Bu hasbihal girizgahından sonra ana geri dönelim. Hepimizin içinde yapmak istedikleri var. Ukdeleri ve diğerleri... İfade edilmemiş her duygu insanın ruhuna pranga oluyor. Yaşanmak istenilip de yaşanılamayan her şey de aynı şekilde içinden çıkılmaz bir pranga. Söylemeyi çok isteyipte söyleyemediğiniz sözleri düşünün. Aldığınız her nefeste içinizde bir balon şişmeye devam ediyor değil mi ? Ya söyleyeceksiniz ya da susacaksınız bu büyük bir dilemma.. Şunu unutmamalı ifade edilmemiş her duygu her söz dünyayı açık hava cezaevine çevirmeye yetiyor. Zarifoğlu
Kristal Gençlik Şu dünyada ki herkes biricik – Eğer ikiz kardeşiniz yoksa – bir benzeriniz yok ve çok değerlisiniz. Biri yeni bir buluş yapsa ve dese ki hayatının bir dönemini sonra tekrar açıp bakabilmen için saklayabiliyoruz! Sen hangi dönemi saklamak istersin ? Diye sorulsa birçoğumuz gençlik yılları deriz. İstediğimiz ne varsa bunu yapmak için güce, zamana ve sağlığa sahip olduğumuz ama yaşarken bunun kıymetini bilmediğimiz o paha biçilmez yıllar. Peki bu vitrindeki az kullanılan ama çok değerli olan kristal gençlik neden bu kadar önemli ? Bir gün artık genç olmadığımızı hissettiğimizde geçmişte yapamadıklarımız için ne kadar pişman olacağız ? Bu ve bunun gibi daha nice soruyu aslında pekte düşünmüyoruz değil mi ? Evet belki yaptığımız işlerde kılı kırk yarıyoruz lakin ileride pişman olmamak için bugünü ne kadar ideal bir standarta getiriyoruz ? Enerjimiz bol, zaman da hakeza öyle illa biriciğiz diye bencil mi olmak zorundayız! Kristal gençli