Ana içeriğe atla

              FERAHLIK DİLEKÇESİ


Genç denilecek yaşlarda garip bir kimse kendini bir gün yerleşim yerleşim yerinden görece daha yüksekte, bir tepede yalnız bir çınarın altında öğle uykusundan uyanırken bulur.

Bulunduğu yer neresidir? Buraya nasıl gelmiştir? En önemlisi de kendisi kimdir bilmez. Sanki aklı uçmuş gibidir.

Bilinmezliğin ne olduğunu her zerresine kadar yaşayan bu garip kişi, içinde bulunan o sıkıntıyla sırtını dayadığı o ağaçtan doğrulur ve ayağa kalkar.

Yüksekçe bir tepede olduğunu anlar. Çok uzak olmayan bir yerde, küçük bir köy görünür.

Bir umut benim kim olduğumu bilen biri vardır deyip yola koyulur.

Yol, taşlarla kaplı, toprak bir yoldur. Yolda biraz ilerler derken karşısına ihtiyar bir adam çıkar. Beli biraz bükülmüş, elinde baston; yılların eskittiği antika bir edası vardır ihtiyarın.



Garip kimse, belki benim kim olduğumu biliyordur bu ihtiyar diye düşünür.

İhtiyara selam verip şu ana kadar başına gelenleri anlatır ve kim olduğunu sorar.

İhtiyar, bilge bir ifadeyle biraz duraksar ve tatlı bir gülümsemeyle; uzun zamandır burada yaşadığını lakin kendisini tanımadığını söyler.

Garip genç, içine düşen sıkıntının büyüklüğüyle yokuş aşağı inmeye devam eder. Pek uzun olmayan bir zaman yürüdükten sonra köyün içerisine varır.

Köyde küçük bir pazar kuruludur. Belki beni tanıyan olur diye bir umut sarar içini. Bir ferahlık kaplar gibi olur.

Üzüm satan bir esnafa anlatır başından geçenleri. Esnaf güler yüksek bir sesle. Anlattıklarına inanmaz Garip Gencin bir de durumu gülerek anlatır yanı başındaki esnafa. Diğer esnafta gülmeye başlar Garibin haline.

Esasen Garip Gencin canı incinmiştir. Kim olduğunu bilmemesi bir yandan, kendine gülen, alay eden insanların tavırları diğer yandan ağır gelmiştir Garip Gence.

Kendini tanımayan, varlığını kabul etmeyen bu insanların yanından bir an evvel uzaklaşmak ister.

Pazarın dışına çıkar, köhnemiş evlerin yanından geçer. Yarı taş döşeli, yarı toprak yolda yürümeye başlar, aslında yapacak başka bir şey de yoktur onun için.

Yolun sağ tarafı; hafif dik bir yamaçtır, küçüklü büyüklü yeşil yapraklı ağaçlar görür.

Az ileride solda koca bir kayalık alan görür, merak eder ve oraya doğru gider.

Yola çıkma, o yöne ilerleme nedeni meraktır lakin şimdi dibi görünmeyen bir uçurumun kenarındadır.

Aşağıya doğru bakar ve Garip Genç korkar. İki şey onu aşağıya doğru itmeye çalışır. Biri aniden esmeye başlayan rüzgârdır. Diğerinin ne olduğunu bulamaz.

Bir anlık gayretle kendini toparlar ve yola geri döner.

Az ileride sağda bir çeşme görür. Susamanın da ne demek olduğunu o ana değin hatırlamamıştır.

Sahi ne zamandan beri aç-susuzdur?

Çeşmeden kana kana su içer. İçinde bir serinliğin olduğunu fark eder.

Çeşmeden suyu içip te başını kaldırdığında, bir ihtiyar kimse görür. O anda korkar. Daha az bir zaman evvel başkalarından hoş olmayan bir tavır görmüştür çünkü.

Kalbi incindiği yerden acır Garip Gencin. Bunu derinden hisseder.

İhtiyar, anlar gencin ürktüğünü ve sorar Garip Gence, nereden gelir nereye gidersin? Genç korkar ama ne yapsın söyler de derdini.

İhtiyar, alaycı olmayan samimi bir şekilde gülümser.

Şöyle bir süzer Garip Genci, üstü başı kendininkilere benzemez. Hakikaten gariptir Genç.

Derki; ‘ evladım karnın acıkmıştır senin ‘ der. Boynundaki heybeyi eline alır ve küçük bir ağacın yanına koyar. İçinden birkaç parça yiyecek çıkarır, gence ikram eder.

Garip Genç, yemek yemenin de ne olduğunu o zaman anlar. Sanki bambaşka bir hal gibidir bu onun için.

İhtiyar, gencin bu haline bakıp koca kayalardan oluşan, zirvesi görünmeyen bir dağa bakar.





Garip genç, karnını doyurmanın akabinde dalar ihtiyarın baktığı dağa.

İhtiyar aniden seslenir. Kim olduğunu öğrenmek istersen işte o dağa çık, der.

Genç başını çevirip, ben o dağa nasıl çıkarım? Demeye kalmadan İhtiyar kaybolmuştur.

Garip Genç, kendisi gibi diğer insanlardan farklı olan bu ihtiyarı aklının bir köşesine koyar lakin olanlara da anlam veremeyerek ten yola devam eder.

Artık dağın eteklerindedir. Aradığı cevapsa bir hayli yüksektedir.

Sağa-sola sapmadan dağa çıkmaya çalışır ama olmaz, bir sağa bir sola giderekten yavaşta olsa yol almaya başlar. Yorulur bir hayli, dinlenmeye çalışır ama zamanı yoktur.

Acele eder, bir vakit sonra dağın arka yüzüne varır, yolunda epeyce bir kısmını gitmiştir. Dinlenmeyi hak ettiğini düşünür. Oturur toprağın üstüne. Az ileride bir şeyler vardır. Elleriyle gözlerini ovuşturur ve tekrardan bakar. Gördükleri doğrudur.

Karşıda koca bir orman vardır lakin ormanın bir yanı kış diğer yanı yaz mevsimindedir.

Olacak şey değil diye düşünürken, düşüneceği yeni bir şey daha olur.

Yoluna devam eder Garip Genç. Bir anda merdiven basamakları görür, olacak şey değildir bu. Bu ana kadar yolu çok zorluklarla gelmiştir.

Şaşırmakla mutluluk arasındaki bir duyguda basamakları tırmanır. Bu genç için büyük bir kolaylık olmuştur.

Az bir zaman sonra zirveye ulaşır, şaşkınlığı bir kez daha artar.

Dağın zirvesi, adeta koca bir ova gibidir.  Yemyeşil otlarlar ile kaplı bu alanın ortasında bir tane koca ağaç olduğunu görür.


Ağacın dibine varan genç, hiçbir şey görmez. Gerçi ne araması gerektiğini de bilmez.

Sırtını dayar koca ağaca ve bakar etrafındaki uçsuz bucaksız kırlara.

Aslında o zaman anlar cevabı. Yani kim olduğunu.

Garip genç, tüm bu yol boyunca tüm soruların cevabının kendi içinde olduğunu fark eder lakin bu zorluklar olmasa bu cevabın  bir anlamının olmayacağını da bilir.

Yüzünde hafif bir tebessüm olan Garip Genç, tüm olan bitene kendisi şahittir.

Unuttuğu bir duyguyu daha hatırlar Garip Genç. Bu duygu huzur’ dur.

Kökü sağlam olan bir ağacın yeri, zamanı neresi olursa olsun devrilmeyeceğini anlamanın derin huzuru, kaplar içini.

Tüm yol boyunca, ferahlığa kavuşmak için dilekçe vermeye gelmiş gibidir…

 

Not: bu hikayedeki her motif, birer semboldür. Lakin herkesin bu sembolleri kendi dünyasında mana bulmasının daha anlamlı olacağını düşündüğüm için çözümleme kısmını size bırakıyorum.

  

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜNYA DA MI DÜNYAMIZ DA MI YAŞIYORUZ?

               Günümüzde dünyanın hemen her   yerinde toplumsal birçok sorun yaşanıyor.  Hırsızlık, cinayet, dolandırıcılık ve sayamayacağım daha birçok sorun. Neden? Sorusunu sorduğumuzda en yalın haliyle karşımıza aynı cevap çıkıyor, “ empati yapmamak ”. Ama neden? Günümüzün en ciddi problemlerinden olan bu empati yapmama insanların büyük çoğunluğunun dünyamız da değil de dünyasında yaşamasından kaynaklanıyor. Dünyamızda yaşamayı aslında istemsizce yapıyoruz – en azından iyi niyetle düşünüldüğünde böyle – kendi giyindiğimiz gibi giyinenlere değer veriyor, aynı müzik grubunun şarkılarını seven kişilerle konuşmaktan hoşlanıyoruz. Böyle düşünmemde ne sorun var ki? Diyebilirsiniz. Pek bir sorun gözükmüyor gibi olsa da bakış açımızı değiştirdiğimizde bizi rotasız bir okyanusun ortasına sürüklediğini görüyoruz. Nasıl mı? Kendi dünyanızda fazlaca bir süre kaldığınızda bakış açınızda körelmeye başlıyor. Sürekli kendiniz gibi olan insanlarla görüşme i

KRİSTAL GENÇLİK

  Kristal Gençlik   Şu dünyada ki herkes biricik   – Eğer ikiz kardeşiniz yoksa –   bir benzeriniz yok ve çok değerlisiniz.   Biri yeni bir buluş yapsa ve dese ki hayatının bir dönemini sonra tekrar açıp bakabilmen için saklayabiliyoruz! Sen hangi dönemi saklamak istersin ? Diye sorulsa birçoğumuz gençlik yılları deriz. İstediğimiz ne varsa bunu yapmak için güce, zamana ve sağlığa sahip olduğumuz ama yaşarken bunun kıymetini bilmediğimiz o paha biçilmez yıllar.   Peki bu vitrindeki az kullanılan ama çok değerli olan kristal gençlik neden bu kadar önemli ? Bir gün artık genç olmadığımızı hissettiğimizde geçmişte yapamadıklarımız için ne kadar pişman olacağız ? Bu ve bunun gibi daha nice soruyu aslında pekte düşünmüyoruz değil mi ? Evet belki yaptığımız işlerde kılı kırk yarıyoruz lakin ileride pişman olmamak için bugünü ne kadar ideal bir standarta   getiriyoruz ? Enerjimiz bol, zaman da hakeza öyle illa biriciğiz diye bencil mi olmak zorundayız! Kristal gençli

Güvenen Emoji

Günümüzde duygularımızı ifade etmek için birçok yol kullanıyoruz; sözler, resimler, GIF’lar vs. Ama bir duyguyu ifade edemiyoruz bu dört yola ne mi? Güven duygusu ! Bir insan başka bir insana güvendiğini ona belki söyleyebilir “sana güveniyorum” gibi ama etki uyandıramaz ise, sözcüklerin de bir hükmü kalmamış olur. Bizler her ne kadar göremesek de çevremizde wifi ağları gibi bir sürü iletişim ağları ve bunların kalite kontrol süreçleri mevcut , dünyanın en karmaşık algoritmaları çok hızlı bir süreçte karar veriyor, güvenilirlik durumuna. Geçmişte insanlar daha samimi ve duygularında daha net oldukları için iletişimde oluşabilecek problemler de minimuma iniyormuş. Günümüz sosyal medyasında, olduğu gibi değil de kendini çok farklı şekilde gösterme çabasında olan insanlar da mevcut. Günümüz teknolojisi her ne kadar yaşamı kolaylaştırsa da birçok şeyi de bizden alıp götürüyor. Sözün özü: insanları tanımanın, anlamanın mihenk taşı yine insanın kendisi olmalı. Bu ko