Ana içeriğe atla

BİR "LİKE" NİN KAÇ YIL HATRI VAR ?

     Zaman geçip çağlar ilerleyince kavramların içeriği de ismi de değişir oldu.

Arkadaşlık kavramı gibi.

Eskiden her şeye kavuşmak zor olduğu gibi arkadaşlara kavuşmak ta zor olurmuş. Düşünsenize arkadaşınızı ziyarete gideceksiniz at üstünde günlerce yol gitmeniz gerekiyor. 
Arkadaşınızın evine varıp ta kap açıldığında sizi koca bir gülümseme ve samimiyet karşılıyor. Eskilerden yenilerden sohbet edip yine eskilerin tabiriyle “ hasretlik gideriyorsunuz”, üzerine de bir yorgunluk kahvesi ikram ediliyor, “kırk yıl hatırı olan”.

O kadar yol gidilmese, emek verilmese, samimiyet olmasa küçük bir fincan içindeki kahvenin kırk yıl hatırı olur muydu?

Biraz da günümüz arkadaşlıklarına göz atalım.
Arkadaşınıza ulaşmanız için telefonun bir tuşuna basmanız yeterli.
Neler yaptığını görmek istiyorsanız da hikaye ve durumlarına bakmanız yeterli.

Yazının giriş kısmında bahsetmiştim kavramların ismi de içeriği de değişti diye.

Arkadaş kavramı önemini korumaya çalışırken “kanka”lık  mertebesi ortaya çıkıverdi, adeta bir akım niteliğinde hemen hepimizin sık kullanılan sözcükler listesine de giriverdi –kanka sözcüğünü samimi olarak kullananlara bir sözüm yok-.

Lakin eskiler kadar arkadaşlıklara emek verilmediği için “kankanın” bir gönderiye “like” atmaması gibi nedenlerden dolayı yeni bir kavram türedi: “trip atmak”.

Eminim bu kavramı çok yakından tanıyorsunuz.

Sonuçta arkadaşlıklar sosyal medyanın  bekçiliğini yaptığı pamuk ipliğinden bir köprü haline geliverdi.


Sözün özü: ahbapların ömrü “ahiretlikken” değişen dünyanın getirdiği yeni arkadaşlıkların ömrü "kelebeklerle" yarışır oldu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜNYA DA MI DÜNYAMIZ DA MI YAŞIYORUZ?

               Günümüzde dünyanın hemen her   yerinde toplumsal birçok sorun yaşanıyor.  Hırsızlık, cinayet, dolandırıcılık ve sayamayacağım daha birçok sorun. Neden? Sorusunu sorduğumuzda en yalın haliyle karşımıza aynı cevap çıkıyor, “ empati yapmamak ”. Ama neden? Günümüzün en ciddi problemlerinden olan bu empati yapmama insanların büyük çoğunluğunun dünyamız da değil de dünyasında yaşamasından kaynaklanıyor. Dünyamızda yaşamayı aslında istemsizce yapıyoruz – en azından iyi niyetle düşünüldüğünde böyle – kendi giyindiğimiz gibi giyinenlere değer veriyor, aynı müzik grubunun şarkılarını seven kişilerle konuşmaktan hoşlanıyoruz. Böyle düşünmemde ne sorun var ki? Diyebilirsiniz. Pek bir sorun gözükmüyor gibi olsa da bakış açımızı değiştirdiğimizde bizi rotasız bir okyanusun ortasına sürüklediğini görüyoruz. Nasıl mı? Kendi dünyanızda fazlaca bir süre kaldığınızda bakış açınızda körelmeye başlıyor. Sürekli kendiniz gibi olan insanlarla görüşme i

KRİSTAL GENÇLİK

  Kristal Gençlik   Şu dünyada ki herkes biricik   – Eğer ikiz kardeşiniz yoksa –   bir benzeriniz yok ve çok değerlisiniz.   Biri yeni bir buluş yapsa ve dese ki hayatının bir dönemini sonra tekrar açıp bakabilmen için saklayabiliyoruz! Sen hangi dönemi saklamak istersin ? Diye sorulsa birçoğumuz gençlik yılları deriz. İstediğimiz ne varsa bunu yapmak için güce, zamana ve sağlığa sahip olduğumuz ama yaşarken bunun kıymetini bilmediğimiz o paha biçilmez yıllar.   Peki bu vitrindeki az kullanılan ama çok değerli olan kristal gençlik neden bu kadar önemli ? Bir gün artık genç olmadığımızı hissettiğimizde geçmişte yapamadıklarımız için ne kadar pişman olacağız ? Bu ve bunun gibi daha nice soruyu aslında pekte düşünmüyoruz değil mi ? Evet belki yaptığımız işlerde kılı kırk yarıyoruz lakin ileride pişman olmamak için bugünü ne kadar ideal bir standarta   getiriyoruz ? Enerjimiz bol, zaman da hakeza öyle illa biriciğiz diye bencil mi olmak zorundayız! Kristal gençli

SEN YAPAMAZSIN (!)

    İnsanoğlu her ne kadar dünya da ki diğer canlıları yönetebilme kabiliyetine sahip olsa da sonuçta insan, belirli kapasitesi var. Sorun olan kısım kişinin yapabileceği herhangi bir şeye “sen yapamazsın” deyip hiç fırsat vermeden ket vurmak. Haydi gelin bu sorunu irdeleyelim., Sen yapamazsın lafı insana çocukluktan denilmeye başlıyor. Muhakkak sizlere de söylenmiştir. Mesela bir bardağı taşımaya çalışırken        -  Bardakta ki suyu dökersin! Sen yapamazsın. Çocuk bardağı hakikaten taşıyamayabilir ama ne olur ki sanki su yere dökülse? Az önceki davranışla çocuğun cesareti kırılmış ve kendine olan güveni azalmış olmadı mı? Sen Yapamazsın(!) Çocuk biraz daha büyüsün ve ilkokula gitsin diyelim. Matematiği iyi değilse, zaten okuma yazmayı da zor öğrendiyse yine der birileri         -  Sen hiçbir şey olamazsın bu gidişle. Gibi demotive edici sözler söylerler. Yine umutsuzluğa neden olacak söylemlere yenisi eklenmiş olur. Ayrıca bu kişil